img

  Siz hiç varoluşsal bir kriz yaşadınız mı? Dışarıda hayat akarken içinizde hiç bir şeyin size dokunamadığını hissettiğiniz bir yalnızlık, kahkahalarınızın arasında içinizde yükselen bir boşluk duygusu, dokunduğunuz her şeyde yitirilen anlamlar… Yaşamak için çırpınırcasına anlam arayışları, ama her şeyin anlamsızlığı … Ruhun kanseridir o tükenmeler…. Yaşamaya çalıştıkça, hayata sarılmaya çalıştıkça anlam yüklediğimiz, sarıldığımız her şey içimizdeki o kara delikte yitirilir… Depresyon gibi değildir, depresyonda zaten canınız bir şey istemez. Depresyon bile yaşaması daha kolay bir karanlıktır… Oysa bunda yaşamak için çırpındıkça tek hissedebildiğiniz ya acı ya boşluk duygusudur… Yaşam sanki camdan duvarların ardındadır ve size içerideki soğuk ve yalnızlığın üstünü güzel renklerle örtmeye çalışırsınız…

  Yaşamak için anlamlara hepimizin ihtiyacı vardır. Tarihte Nietzsche, yakın dönemde Robin Williams gibi aramızda yaşama anlam katan insanların anlamlarını yitirmiş olmaları aslında acı değil midir? Kendileri bulmadıkça o anlamları daha da bizlere yaşatmalarının…. Belki de hissedemedikçe hissedenler üzerinden var olma çabasıdır kimbilir….

  Şimdi bakıyorum, geçtiğimiz yüzyıllara bakıldığında yaşamak ve kendimiz olmak için belki de daha önce hiç karşılaşmadığımız kadar özgürlükler ve fırsatlar tanınıyor bize. Ama asıl şimdi o özgürlüklerde sancılar da artıyor. Çünkü bazen seçim hakkınızın olmaması kabullenmeyi ve o yaşamın içinde kaybolmayı getirir. Ama şimdi seçim haklarımızı, gerçekleştiremediğimiz benliklerimizi gördükçe içimizden çıkmak isteyen benliğimiz canımızı yakıyor. Artık bir kere görmeye başladığımızda eskisi gibi kafamızı kuma gömüp o ait olmadığımız yaşamın bizi ele geçirmesine izin veremiyoruz. Istesek de olmuyor. Bir kere Uyanınca yeniden uyuşmuyor. Yaşama savaşı veriyoruz. Hiç toprağı olmayan benliklerimize kök saldırmaya çalışıyoruz. Ama köklenmiş ve bize yer bırakmayan düzen ve eskiye dair ne varsa kendimiz dahil bizi aşağı çekiyor, kurutuyor. Bu kendimiz için iyi olarak bildiğimiz şeyler, en ben dediklerimiz, en sevdiklerimiz de olabilir. Şimdi dönüşüm zamanı… Bu krizler hiçlikten yolu geçer, kendi hepliğinize varabilmek için… Yaşamdan kopmayı gerektirir, kendi gerçek yaşamınızı yaratabilmeniz için… Belki birleşme zamanıdır… Çünkü bu filizler tek başına nefes alamazken birlikte birbirimize yer açarak, tutunarak dışarıda bulamadığımız, dokunamadığınız anlamları birbirimizde yaşatabiliriz… Elele yeni cennetimizi yaratabiliriz, nefes alan ve yaşayan… O zaman önce içimizde, sonra birbirimizde adım atma zamanıdır şimdi… Ölmek ve yeniden doğmak zamanıdır şimdi

Yorumlar

Bir Yorum Yaz